Türk Kültür Tarihinde Ahilik

Özellikle, Ahilik Haftası etkinlikleri döneminde hatırlanan ve konuşulma gerekliliği duyulan “ahi ve ahilik” kavramları, kökleri eski devirlere uzanan yüksek bir kültürün ve uygarlığın ortaya çıkardığı bir kurum ve yapılanmadır. Eğer bir toplum yüksek bir kültüre ulaşmış ise, o kültür başka toplumlara örnek oluşturabilecek yapılanmaları ortaya çıkarabilir. Geçmişte var olan ve derin etkileri bulunan sistem veya yapılanmalar günümüzün modern dünyasının gerekleri ile buluşturulabilmelidir. Eğer bu buluşma yapılamıyorsa, söylenenler ve yazılanlar hamasetten öteye gitmeyebilir. Bu yazıda, ahilik bu bakış açıları ile değerlendirilmeye çalışılacaktır.


“Ahi” sözcüğü kimi araştırıcılara göre Arapça “uhuvvet (=kardeşlik)” kökünden, kimi araştırıcılara göre de Türkçe “akmak (=eli bol olmak, cömert olmak)” fiil kökünden türetilmiştir. Türkçe’de “akı” (akı > ahı > ahi) cömert, eli bol, yardımsever anlamları taşımaktadır. “Akı” sözcüğüne Kutadgu Bilig, Atabetü’l-Hakayık, Kısasü’l-Enbiya, Muinü’l-Mürid, Divan-ı Lügai’t-Türk gibi Türk Dili’nin en eski metinlerinde rastlanılmaktadır.


“Ahilik” kavramı ise, Anadolu’da 1300’lü yıllarda Türkler tarafından kurulan, Kırşehir, Konya, Kayseri, Antalya, Muğla, Ankara, Bilecik, Karaman, Denizli gibi bölgeler başta olmak üzere Türk Dili ve kültürünün ulaştığı tüm coğrafyalarda yaygınlaşan esnaf örgütlenmesidir. Ahiliğin yalnız esnaflar arasında örgütlenme değil, aynı zamanda fetih aşamalarına katkı sağlama, toplumsal düzeni kurma ve sağlam zeminlere oturtma görevi vardır. Bu yapılanma, bir toplumun devlet olabilme yeterliliğinin göstergelerinden biridir. Öyle ki modern dünyanın bugün dahi örnekleme yapabileceği geçerli sistematiği bulunmaktadır. Ahilik, esnaf ve sanatkârlarının birliğini, çalışma düzenini oluşturan, sosyo-ekonomik bir Türk kurumudur.

Anadolu coğrafyasında “ahilik” denildiğinde akla gelen ilk yerleşim Kırşehir’dir. Bunun haklı nedeni, ahiliğin kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran’ın Kırşehir’de yaşaması ve mezarının Kırşehir’de bulunması ile geleneğin bu yörede günümüzde yaşatılıyor olmasıdır. Ayrıca Ahilik Haftası kutlamalarının resmi olarak Kırşehir’de kutlanması da önemlidir.

Mutlaka ahilik örgütlenmesini oluşturan nedenler bulunmaktadır. Bu nedenler toplumun tarihi, coğrafi, kültürel, dini ve siyasal bakımdan geçirdiği süreçle doğru orantılıdır. Anadolu sahasında Oğuz Türkleri’nin kitleler halinde yerleşmesi ile birlikte görülen ahilik, yeni bir vatanın ve yeni intisap edilmiş bir inanışın oluşturduğu ve tarihin derinliklerinden getirilen kültürel birikimin bir araya getirildiği bir yapılanmadır. Kanaatimce, ahilik örgütlenmesini sağlayan süreci şöylece izleyebiliriz:

Bu süreç izlendiğinde, Oğuz Türkleri’nin Anadolu coğrafyasını nasıl vatan yaptıkları ve devrinin en büyük devletlerini nasıl kurdukları ve yaşattıklarını görmek mümkündür. Bu sürecin aktörlerine “kolonizatör Türk dervişleri” de denilmektedir. Ezel-ebed Türk yurdu Türkistan’dan Anadolu’ya Hoca Ahmed Yesevi ocağından yetişerek gelen alp ve erenlerin bu sürece etkileri oldukça önemlidir.

Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki hizmetleri tespit ve tescil edilmiş olan Ahiliğin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da önemli katkıları olmuştur. Ahiliğin Seyfi kolu olarak adlandırılan Ankaralı Seymenlerin ve Ankara esnafının Kurtuluş Savaşında Atatürk’e ve milli mücadeleye verdikleri destek ve yardımlarının değerleri elbette büyük olmuştur.

Ahiliğin son yüzyıldaki sürecini kısaca şöylece sıralayabiliriz:
1912’de ahilik müessesesi kanunla tamamen kaldırıldı.
İttihat ve Terakki Fırkası ahiliği yeniden ihya etmeye çalıştı.
İttihat ve Terakki’nin bu çalışma ve çabaları sonucunda ‘esnaf birlikleri’ ortaya çıktı.
Esnaf birliklerinin başında ‘kâhya’lar bulunmakta idi. Kâhyalar, İttihat ve Terakki Fırkası ile yakın siyasi ilişki içerisindeydiler. Bu Esnaf Birlikleri Kurtuluş Savaşında şehir ve kasabalarda direnme teşkilatları kurarak bağımsızlık için savaştılar.


I. Dünya Savaşında ateş hattında bulunmaktan çekinmeyen dervişler , milli mücadele yıllarında da silahaltına girmekten çekinmediler. Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti Ankara’ya geldikleri sırada Seymen Alayının hemen arkasında Ankara’da bulunan muhtelif tarikatlara mensup dervişler sıralanmışlardı. O zamanlar Ankara’da faaliyette bulunan Dergâhlar, Hacı Bayram Müritleri ve ahiler (evhadiye tekkesi) kendilerine verilecek emirleri uygulamak için bekliyorlardı.

Günümüz dünyasına, ekonomisine, sosyal hayatına birçok katkılar sunabilecek ahilik yapılanmasının geleceğin kurulmasına rol model olabileceği aşikârdır. Bu yazıyı, Ahi Evran adı verilen Kırşehirdeki camide yer alan vasiyetnamesindeki şu sözlerle tamamlamak isterim:


Ahiliğin son yüzyıldaki sürecini kısaca şöylece sıralayabiliriz:
1912’de ahilik müessesesi kanunla tamamen kaldırıldı.
İttihat ve Terakki Fırkası ahiliği yeniden ihya etmeye çalıştı.
İttihat ve Terakki’nin bu çalışma ve çabaları sonucunda ‘esnaf birlikleri’ ortaya çıktı.
Esnaf birliklerinin başında ‘kâhya’lar bulunmakta idi. Kâhyalar, İttihat ve Terakki Fırkası ile yakın siyasi ilişki içerisindeydiler.
Bu Esnaf Birlikleri Kurtuluş Savaşında şehir ve kasabalarda direnme teşkilatları kurarak bağımsızlık için savaştılar.


I. Dünya Savaşında ateş hattında bulunmaktan çekinmeyen dervişler, milli mücadele yıllarında da silahaltına girmekten çekinmediler. Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti Ankara’ya geldikleri sırada Seymen Alayının hemen arkasında Ankara’da bulunan muhtelif tarikatlara mensup dervişler sıralanmışlardı. O zamanlar Ankara’da faaliyette bulunan Dergâhlar, Hacı Bayram Müritleri ve ahiler (evhadiye tekkesi) kendilerine verilecek emirleri uygulamak için bekliyorlardı.
Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki hizmetleri tespit ve tescil edilmiş olan Ahiliğin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da önemli katkıları olmuştur. Ahiliğin Seyfi kolu olarak adlandırılan Ankaralı Seymenlerin ve Ankara esnafının Kurtuluş Savaşında Atatürk’e ve milli mücadeleye verdikleri destek ve yardımlarının değerleri elbette büyük olmuştur.

Öncelikle, bir coğrafyanın askeri fethi yapıldıktan sonra, o bölgede kurulan tekke ve ribatlarla hem güvenlik sağlanmakta hem de İslam dini yayılmakta, ayrıca Türk Dili’nin hâkimiyeti sağlanmaktadır. Bu süreci özellikle hayvan alışverişi yapılabilen pazarların kurulması izlemektedir. Üretime dayalı bir ekonomik yapının oluşturulmasıyla süreç varlığını sağlamlaştırmaktadır. Ahilik yapılanması bu sürecin beraberinde getirdiği bir sonuçtur. Ayrıca kurulan yeni düzenin işlemesini sağlayan yapıdır.

 

Ben vakıf kurdum. Bu vakıf ahilik vakfıdır. Bu vakfın mallarını size emanet ediyorum. Bu vakfın bir mütevelli heyeti olacak, o heyet bir hoca ve bir yönetici tayin edecek. Bu hoca orada namaz kıldıracak, yöneticiler esnafın problemleriyle ilgilenecek. Vakfın geliri ve gideriyle ilgilenecek. Eğer kim ki bu vakfın işlerini hafife alırsa, bu vakfa zarar verirse, Allah’ın meleklerinin ve tüm insanların laneti üzerine olsun” ALABİLİR

 

Prof. Dr. Turgut TOK
Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Çağdaş Türk Lehçeleri ve
Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanı